Ayrıca, Haliç ve çevresinin tarihten gelen kimliği, bölgenin çok sayıda dini ve kültürel yapı ile zenginleşmesini sağlamıştır. Bu dönemde, dünyanın dört bir yanından gelen ticari gemiler Haliç’in masmavi sularına girer ve bambaşka bir görüntü oluştururlarmış. Ancak, 1954 senesinde sanayi bölgesi ilan edilen Haliç hızla kirlenmeye başlamıştır. Sanayi fonksiyonu Haliç’te plansız yapılaşmayı da beraberinde getirmiştir. Bu nedenle bir zamanların kültür vadisi olan ve içinde birçok medeniyetin tarihini barındıran Haliç, sandalların bile yol alamadığı bir bataklık haline gelmiştir.
1995’ten beri yürütülen Haliç Çevre Koruma Projesi kapsamında ilk adım Haliç’in çamurdan temizlenerek ıslah edilmesidir. Ardından, Boğaz’dan Haliç’e can suyu verilmesi projesi ile Haliç suyu yenilenmiş ve sualtı canlıları için Haliç yeniden bir yaşam alanı haline getirilmiştir.
Bugün Haliç’te yaklaşık 50 civarında balık çeşitliliği bulunmaktadır. Ayrıca Haliç çevresinde yer alan endüstriyel mekânların kültür merkezlerine ve müzelere çevrilmesi ile de kültür vadisinin temel taşları oluşturulmaya başlanmıştır. İstanbul’un en eski yerleşim birimlerinden olan Haliç çevresinin tarihi ve kültürel dokusu bölgedeki turizm potansiyelini ortaya çıkarırken, kültürel mekanların ve aktivitelerin odak merkezine oturmuştur.